
yabansoluk
Yabanda, yani benden çok daha büyük bir şeyin içinde evrilmiş herhangi bir soluğum. Benim gibi milyonlarca farklı türden soluk var yabanda.
Yaban huzur getirecek mistik bir aşkın güç değil. Ne de evrensel uyum. Yaban bir süreç ve içerdiği soluk sayısı kadar çatışma da içeren bir süreç. Çünkü her soluk hayatta kalmak zorunda.
Ama bir ihtimaller süreci olarak yaban bunun aşabilecek soluğun belirme ihtimalini de içeren bir süreç.
Yabansoluk bu ihtimalin vücut bulması demek, bu çatışmacı ve sadece hayatta kalmacı tarzın ötesine geçebilen, bunu düşünebilen ve bu etik anlayışa ulaşabilen soluk olabilmek.
EKOLOJİK MANİFESTOM
Yukarıdaki satırlarım var olmaya dair çok özet en temel tespitim. Bu site ilk önce bu tespitten kaynaklanan çeşitli düşünceler ve etkinliklerle ilgili.
İkinci olarak, var olmaya bakışım böyle olunca haliyle şu anda en önemli meselem de ekolojik kriz ve bozulma oluyor. Ama tipik bir çevreci, doğa savunucusu veya ekoeylemci değilim. Ben karbon sorunundan, sera gazlarından veya karbon ayak izi takıntısından başlamıyorum. Bunların hepsi önemli ama sorunun kaynağı değil, sonuçları. Sorun, insanın mutsuzluğu ve yaşamdan doğal anlamda keyif alamaması. Bunun sebebi de yaklaşık on bin yıl önce kurmaya başladığımız ve son versiyonu günümüzün modern kapitalist kentleri olan yapay habitatların bizi doğal anlamda mutlu edememesi, doğallığımızdan kopartıp çıkartmış, bir sistemin uyuşturulmuş çalışanlarına, bir bakıma kölelerine dönüştürmüş olması.
Yapay habitatlarımızın yapısını değiştirmediğimiz ve onları, insanın mutsuzluk sorununu çözecek düzeyde doğallaştırmadığımız sürece ekolojik sorunlarımızı çözemeyeceğimizi iddia ediyorum. Sadece teknik ve altyapısal konu ve sorunlarla uğraşan sürdürülebilirlik girişimleri sorunu çözemez. Çünkü neyi sürdürmekse amaçları, bunu sorunun kaynağına, yani kapitalist üret-tüket sistemine dokunmadan yapmaya çalışıyorlar. Oysa kapitalizme dokunmanın da ötesine geçip insana ve yerküreye bu derece aykırı böyle bir sistem nasıl belirmiş, bunu nasıl yaratmışız sorusunu da sormak gerekiyor. İşte o zaman bizim icadımız yapay habitatlarımızın bir tür olarak insanı bozduğunu ve bunu, çözülmesi gereken ilk ekolojik sorun, hatta kriz olarak kavramamız gerektiğini görüyoruz. Ancak bu adımdan sonra diğerlerinde ilerleme kaydetme şansımız olabilir.
Kullandığım doğal, doğallık, mutluluk ve keyif gibi kavramlar yanlış anlaşılabiliyor. Oysa mistik spiritüel bir şeyden bahsetmiyorum. Aksine epeyce fiziksel, biyolojik ve siyasi yaklaşıyorum konuya. En başta da kapitalizmin eleştirisiyle, hatta ekomarksist eleştirisiyle başlıyorum. Açıkça antikapitalist olmayan hiçbir ekolojik eylemcilik tam anlamıyla ekolojik olamaz. Doğaseverlik bile eğer antikapitalist değilse doğaseverlik değildir ya da en iyi ihtimalle çarpık bir doğaseverliktir. Ama insanın günümüzün modern dünyasındaki mutsuzluğunu ve onu her anlamda giderek bozan habitatı, yaşam alan ve tarzını dikkate almayan bir duruş da ekolojik olamaz. Herhangi bir hayvanı, ki insan her şeyden önce bir hayvan, habitatıyla ilişkisi içinde değerlendirmeyen bir yaklaşım ekolojik olamaz. Farklılığı görmeniz için aşağıdaki yazılara gitmeniz gerekiyor.

YABANSOLUK NE?
YABAN
Yaban sözcüğünü yerküre, yani üzerinde yaşadığımız, var olduğumuz gezegenimiz için kullanıyorum. Özünde, ıssızlık anlamından yola çıkarak bizden daha büyük bir varoluşsal önceye işaret ediyorum.Devamı...
DOĞALLIĞA DÖNÜŞ
Ne doğaya dönmek ne de mevcut tüketici yaşam tarzının sürdürülmesi. Doğada değil, doğal süreçlerimize göre, onlarla çatışmadan yaşamak. Günümüz ekolojik krizlerimizin ana sebebi doğallıkla çatışma içinde olmamız. Devamı...
EKOKÜLTÜREL SİYASET
Çözüm, bu kadar kalabalık bir dünyada, siyasi ve bu siyaset de bugün kesinlikle ekolojik olmak zorunda. Ya yerküreden, ekolojik uzlaşmadan ya da yerküreye karşı kapitalistçe yaşamdan yanasınız. Seçim bu kadar basit.